Ankara dokuz ay beklemeyecek

5
İmralı’nın 27 Şubat’ta yaptığı “

Silah bırak, kendini fesh et

” çağrısının ardından, terör örgütünün faaliyetleri yakından takip ediliyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli

Ekim ayında süreci başlatan çağrısını yaptığında, Irak’ın kuzeyinde sıkışan Kandil’in çözülebileceği, SDG/YPG’nin ise varlığını sürdürmek için arayışta olacağı kestiriliyordu. Gelinen noktada

Kandil silah bırakmamak için ayak sürüyor

. Şam’la yapılan “dokuz ay tahditli” anlaşmaya rağmen

SDG/YPG de özerk yönetim peşinde koşuyor.

Peki, Ankara ne yapacak? Edindiğimiz bilgileri aktaralım.

KANDİL’DE ŞOK DALGASI

Sürece vakıf bir kaynağım, “İmralı’dan koşulsuz bir çağrıyı Kandil beklemiyordu” demişti. Örgütün beklentisi, İmralı çağrısının bazı koşullar içermesi yönündeydi. Ancak Öcalan, PKK’dan koşulsuz kongre toplamasını, silah bırakmasını ve kendini fesh etmesini istedi.

Bunun Kandil’de bir şok dalgası yarattığına şüphe yok. Örgüt, tabanı gözünde bir meşruiyet krizi yaşamamak ve İmralı’yla ters düşmemek için tek taraflı ateşkes ilan etti. Ancak daha sonra Kandil’in İmralı’yı reddetmeyen ancak fesih kararını sürüncemede bırakan yeni bir pozisyon aldığı görülüyor.

ÖRGÜT AYAK SÜRÜYOR

Bu pozisyonu ilk dile getiren elebaşı Cemil Bayık’tır. “Bu koşullarda kongrenin toplanması mümkün değil” demiştir. Peki, örgüt İmralı’ya rağmen hangi koşulları öne sürüyor? Bir. Silahlı Kuvvetlerin ve MİT’in, Irak ve Suriye’deki operasyonlarını durdurmasını, İki. Hukuki/yasal bazı adımlar atılmasını, Üç. Kongrede Öcalan’ın bizzat rol almasını istiyorlar.

Süreç ilk başladığında, 2024’ün Ekim ayında, “Türkiye kimseye silah bırak demez, bırakanı da engellemez” diye yazmıştık. Türk devlet aklının örgüte güvenmediğini,

bu yüzden silah

bırakana kadar operasyonların süreceğini (1 Ocak’tan bu yana Irak ve Suriye’de 537 terörist etkisiz hale getirildi), ancak terörsüz Türkiye hedefi perspektifinde silahsız çözüme şans verileceğini de vurgulamıştık.
Ankara’nın pozisyonunda bir değişiklik olmadığını yapılan açıklamalar ortaya koyuyor.

Milli Savunma Bakanı Güler

“Ateşkes gibi metinde olmayan hususlar gündeme getirilmemeli” dedi.

Adalet Bakanı Tunç

da “Bir hükümlünün dışarıdaki bir toplantıyı yönetmesi mümkün olmaz” ifadelerini kullandı.
Ankara’nın “İmralı söyleyeceğini söyledi, top Kandil’in sahasında” yaklaşımında olduğunu,

aile üyeleri dışında, süreçle ilgili İmralı’ya daha fazla ziyarete sıcak bakmayacağını tahmin ediyorum.

PEKİ, SURİYE NE OLACAK?

SDG/YPG’nin silah bırakmasıyla ilgili süreç daha hassas bir teraziyi gerektiriyor. Çünkü

denklemde ABD ve Şam yönetimi de var.

ABD’nin Suriye’deki varlığı süreci karmaşık hale getiriyor.

Suriye Devlet Başkanı Şara’nın

SDG ile 10 Mart’ta imzaladığı bir anlaşma var. Bu anlaşma Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamış, SDG entegrasyonunun yolunu açmış, Şam’ın enerji kaynaklarına erişimi ve sınır kontrolünü imza altına almıştır. Ancak anlaşmada silahların bırakılması hususunda bir netlik yoktur. Şam yönetiminin bu konuda iyimser olduğu biliniyor.

Ancak Ankara pek iyimser değil.

Bu anlaşmadan dört gün sonra (14 Mart)

Dışişleri Bakanı Fidan

,

Milli Savunma Bakanı Güler

ve

MİT Başkanı Kalın

Şam’a giderek

Ahmet Şara

ile görüştü. Fidan ziyaretle ilgili “Biz önceliğimiz olan tüm konuları ve endişelerimizi gündeme getirdik” dedi. “Mevcut unsurların kendini feshetmesi, merkezi hükümetin kontrolüne girmesi şart. YPG’ye dışarıdan gelip katılanlara asla yer yok” vurgusunu yeniden yaptı.

ÖZERK YÖNETİM İSTİYORLAR

Basına yansıdı. Bu ziyaretten dört gün sonra,

Haseke’deki ABD üssünde, ABD’li yetkililerin gözetiminde

bir toplantı gerçekleşti. SDG ile PKK muhalifi, Barzani’ye yakın Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) anlaştı. Anlaşmanın kapsamı

Suriye’de adem-i merkeziyetçiliğe dayanan federal bir hükümet sisteminin

Şam’a önerilmesiydi. Bu yeni gelişme, örgütün silah bırakmama, otonomi elde etme çabasının sürdüğünü gösteriyor.

ABD NE YAPACAK?

Suriye’den çıkmak için elini çabuk tutan ABD, SDG’yi Şam’la masaya oturtmuştu. Ama bir yandan da SDG’yi muhalifleriyle konuşturarak ortak hareket etmelerini sağlıyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın,

Washington’da

ABD’li mevkidaşı Marco Rubio

ile gerçekleştirdiği görüşme bu kapsamda çok önemlidir. Görüşmenin ikili ilişkiler ve savunma sanayii başlığının iyi geçtiği anlaşılıyor. Ukrayna’dan Kafkasya’ya işbirliği fırsatının altı özellikle çiziliyor.
Peki, Suriye? Bu konuda elde, “Taraflar,

Suriye yönetimiyle angajmanın önemini

vurguladı” ifadesi var. Yaptırımların kaldırılması için önemli. “Suriye’de istikrarın sağlanması ve terörle mücadele konusunda kararlılık ifade edildi” vurgusu da yapılıyor. Peki, SDG konusunda ABD ile ortak bir bakış açısı yakalandı mı? Bunu ileride öğreneceğiz.

ANKARA NASIL YAKLAŞIYOR?

Şam-SDG anlaşmasında, uzlaşmanın hayata geçirilmesi için yıl sonuna kadar sürecek bir takvim ortaya konmuştu. Bu SDG’ye dokuz aylık bir süre tanındığı anlamına geliyor. Ancak, anladığım kadarıyla

Ankara sürecin uzamasını istemiyor, bu yüzden dokuz ay beklemeyecek

. Birkaç ay içinde SDG’nin verdiği sözleri tutmasını, yabancı terörist savaşçıların Suriye’den çıkarılmasını, silah bırakarak Şam’a eklemlenmesini istiyor. Bu bir kaç ay süresince silahlı güçler tasfiye ediliyor mu edilmiyor mu yakından izlenecek. Eğer

silah bırakma yönünde adım atılmazsa tasfiye edilmeyen alanlara müdahale edileceğini

düşünüyorum. Şam’da rejim değişirken Biden yönetimini “Suriye’den uzak dur” diye uyaran

ABD Başkanı Trump’ın

bu konuyu dert edeceğini de sanmam.

Mehmet Şimşek